Altının 10 Yıllık Macerası

Tarih boyunca dünya genelinde para birimi ve yatırım aracı olarak kullanılan altın, 1980’li yıllardan itibaren finansal piyasaların hızlı gelişimi paralelinde yatırım aracı olma özelliğini nispeten kaybetti.

Ancak özellikle 2008 Krizi’yle birlikte güvenli liman özelliğini yeniden kazanan altının fiyatına ilişkin uzun vadeli yükseliş beklentisi son yıllarda altının portföylerdeki ağırlığını arttırmıştır.

Öyle ki 2001 yılının sonlarına doğru yükselişe geçen altın fiyatları küresel krizle birlikte daha da ivmelenerek 2011 yılının ortalarına kadar yükselişini sürdürmüştür. Bu dönemde, dünya genelinde uygulanan genişleyici para politikaları paralelinde düşük reel faiz ortamı da altın fiyatlarını yukarı yönlü desteklemiştir.

Ağustos 2011’de 1.912 USD/ons seviyesine kadar yükselen altın fiyatları, bu tarihten sonra krizde en kötü dönemlerin geride kalmış olduğuna ilişkin güçlenen kanaat ve 2013 yılı ile birlikte merkez bankalarının ekonomileri desteklemek adına başlatmış oldukları varlık alım programlarını sonlandırabilecekleri endişeleri nedeniyle dalgalı bir seyir izlemiştir.

2012 yılında ise küresel büyümeye ilişkin endişelerin bir ölçüde azalması nedeniyle yatırımcıların altına olan talebi bir miktar gerilemiş ve altın fiyatlarındaki artış büyük ölçüde hız kesmiştir.

2017-2018 yıllarında uluslararası piyasalarda dile getirilmeye başlayan “Kriz atlatılmadı mı?” , “Yeni bir kriz kapıda mı?” sorularıyla birlikte altın yönünü tekrar yukarıya çevirmiştir. Ancak artan küresel belirsizlikler ve başta Orta Doğu kaynaklı jeopolitik riskler altının bir süre daha gündemi işgal edeceğini gösteriyor.

Önümüzdeki dönemde altının seyrini etkileyecek olumlu ve olumsuz bazı senaryoları aşağıya sıraladık: